Sayfalar

psikoterapi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
psikoterapi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çözüm Odaklı Terapi Yaklaşımı


                                          
Yalnız ülkemizde default halkı sigortasız ABD'ye göre daha iyi haldeyiz. Hastanede beklesek de en azından genelde cüzi miktarlarda para verip, süreci zaman zaman bıkkınlık verse de sağlık hizmeti alabiliyoruz. Ama "sağlık" kavramının diğer ayağı ruhsal sağlık alanındaysa pek o kadar da değiliz. Bilmiyorum özel sağlık sigortaları psikolog / psikiyatrist seanslarını kapsıyor mu ama bildiğim birşey var; ABD ezelden beri karşılamış durmuş. Adamlarda para ve kaynak bolmuş, ferah ferah desteklemişler seansları. Seanslar derken de, psikanaliz seansları bunlar! Hani güldüğümüz Freud'un ekolü. Tamam adama gülsek de özellikle edebiyat alanında büyük etkileri olmuş olan bu zatın yolunu izleyen terapi ile insanlar 2 yıl 3 yıl 4 yıl devam etmişler her hafta aynı kişiye gidip divana uzanıp terapisti görmeden gözlerini kapatıp serbest çağrışım yapmaya veya rüya yorumlatmaya.

Ama 80lere gelince sistem (sigorta sistemi) fark etmiş ki bu işin adeta cılkı çıkmış ve bitmek bilmez - öyle o kadar da ucuz olmayan seanslar ağır gelmeye başlamış. Bunun sonucu olarak da ilk tepki, terapi seanslarını kapsamdan çıkarmak veya kısıtlamak olmuş. Tabi bunu sonucunda da ekmeğini bundan kazanan psikolog/psikiyatr tayfası da napsak napsak? diye düşünürken, akla "brief therapy" olayını geliştirmek gelmiş. Tabi yola böyle çıkılmamışsa da varılan noktada görülmüş ki yıllar süren, sorunu bilinçaltında olduğunu varsaydıkları penis kesilme kaygısı veya penise imrenme veya saldırganlık güdüsü ile "açıklayan", terapiler ile kısa süren yöntemleri kıyaslayınca, daha kısa sürenler de gayet etkili. Hatta çoğu alanda psikanalizi bile geçmiş. Hatta şu anki en yaygın ekol olan Bilişsel (Davranışçı) Terapinin kurucusu Beck de Üstüne sigorta şirketleri de tamam deyince, bu tip yeni nesil terapi yöntemleri bir bir kuramsal bazda kurulup, klinik ortamlarda geliştirilmeye başlanmış.

Bu yeni ekol yöntemlerin biri, Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi, ise orjinali "solution centered brief theraphy" olan bu metodomuzun ilk yararı, adı üstünde, kısa süreli olması. Tabi kısa süreli derken? Süresi yaklaşık 5 - 6 hafta süren bu terapi psikanaltik yaklaşım veya davranışçı / bilişsel davranışçı ekol gibi sorun aramıyor. Onun yerine karşıdaki danışanın geçmişini çoğu yerde göz ardı ederek o an "neyin değişmesini istediği" sorulup onun üstünde çalışıyor.

Seanslarında "pacing" ve "leading" adında "yanında sürümek" ve "götürmek" yada "önderlik etmek" gibi karşılıkları olabilecek yollar izlenerek önce danışan ile aynı frekansa iniliyor ve danışman danışanla aynı dili konuşmayı amaçlıyor; bu da en önemli unsur olan terapiste güveni kuruyor. Bunun için de örneğin 15 yaşında World of Warcraft hastası offline yaşayan çocuğa sanki hiç duymamış gibi oyun anlattırılıyor. Oyun "gerçek merak" adındaki varsayıma göre merak ediliyor! Veya karşıdakinin mesleği / hayatını doluran ilgisi neyse onun üstüne odaklanarak, danışanın gerçekliği ortaya çıkıyor.

Ardından da sıra soruna geldiğindeyse, iş biraz son zamanların pozitif psikoloji yaklaşımlarına kayıyor ve danışanın şikayeti dinlenip yeniden çerçeveleme (reframe) yapıyor. Örneğin, Danışan: Ailemin her işime burnunu sokmasını istemiyorum Terapist: Yani ailenin senin kararlarına daha fazla saygı duymasını istiyorsun? Bu ve bunun gibi reframe çalışmalarından sonra ortak bir amaç belirleniyor ve süreç devam ediyor.
Pacing ve leading demişken de ayrı bir paragraf açıyorum. Bizim buralarda "suyuna gitmek" dediğimiz pacing, danışana yanında olduğunuz hissini vererek, danışmanın kontrolü sağlamasında rol oynuyor. Bu konuda bir anektod aktarayım;

İsrailde bir travma servisi psikoloğu ihbar üstünde mekana gidiyor. Bir bağnaz yahudi baba iki katlı evin alt katında daireler çizerek öfkeli öfkeli dolaşıyor ve bağıra çağıra kızdığı oğluna öfkesini dile getiriyormuş. Yaşlı baba öyle öfkeliymiş ki ağzından köpükler saçılıyor ve gözü başka hiçbirşeyi görmüyormuş. Bizim travma psikoloğu bakıyor normal laf söz işe yaramayacak, daireler çizen babanın arkasına takılıyor ve onun gibi el kol hareketleri yaparak bağıra bağıra babaya eşlik etmeye başlamış. Bir süre öfkeli babaya arka çıktıktan sonra, yavaş yavaş yine aynı bağırır halde ters de düşmeye başlamış. En sonundaysa o daireler çizen öfkeli baba iyice yavaşlayıp psikoloğa laf yetiştirmeye başladığında, bizim travmacı "gel şöyle oturalım da konuşalım" diye adamla beraber kanepeye oturmuş, öfkeli baba sakinleşmiş ve olay çözülmüş...işte pacing ve leading bu. :)

Zurnanın zırt dediği yere gelirsek;
1/ en başta bilimsel bir önyargıyla bakmış ve psikolog düşünüşüme çok ters geldiğini düşünmüştüm. Ama zamanla bu çözüm odaklı yaklaşımdaki bilişsel yaklaşım öğelerini gördükçe ısınmaya başladım ve bir karara vardım. O da şöyledir ki sanırım bu işin erbabları da bunu söylemiş benden önce: Bu çözüm odaklı danışmanlık çocuklar, ergenler ve depresyon / kaygı ve bilimum çerçeve kaynaklı sorunu olana iyi gelebilir. Ama kişilik bozuklukları veya başka eksen 2 bozukluklarda sudan şişmiş sünger nasıl daha fazla su almazsa, o ölçüde çok zor. Ama tabii diğer çoğunluk için olukça hızlı ve hatta zaman zaman eğlenceli de.
2/ görece kısa sürmesi hem danışanı zaman olarak epey kara geçiriyor ve hem de danışmanın kafasını rahatlatıyor. ama normal psikoterapi vermeye alışmış kişiler için en başta zor, çünkü insan kendini alıkoyamıyor öbür türlü yöntemlerle gitmek, sorular sormaktan.
3/ özellikle çocuklar ve ergenlerde ciddi ciddi psikoterapi yapılamadığı için (bkz. gelişim dönemleri) iş gören bir alternatif yol oluşturuyor. Çocuğu karşıma alıp "bu sende ne hissettiriyor?" diye soramam. Sorsam da "bilmem" der, öyle kalır. Ergen de %95 ailesi tarafından zorla sürüklendiği için içgörü soruları karşısında direnç geliştirip komple kapatabilir.
4/ devletimiz hiçbir biçimde özel psikoterapiyi karşılamasa da, makul fiyatlarla bu yolun izlenmesi çekici sonuçlar doğurabilecektir.



Share






Ben de senin kadar insanım part 2, gürgen terapisi

Hala buralarda mısın? İyi, o zaman dinle beni; anlatmaktan sıkılmam. Ama dinlemekten sıkılırsan biliyorsun istedğin gibi gidebilirsin.

Kafam geçende yazdığım "kutsanmış psikolog" imajı ile takık halde. Bu ne yazık ki imajdan da öte, çok daha öte; hayatımın kimi taraflarını engelleyecek kadar hem de. Hatta öyle ki, artık yeni tanıştığım insanlara kolay kolay mesleğimi söylemiyorum. Çünkü, işte esas sorun, "ben psikoloğum" dediğin anda - ki denebilir diyalogda; o söylemiştir mesleğini ve normal olarak sıra sendedir - gelen cevap direkt şöyle "Aaaa ne güzel. Benim de ihtiyacım vardı pisikoloa :("

Tanıştığım kişi öyle dedi ve ne oldu? Ben onun kafasında artık "yeni tanıştığı genç adam" değilim; onun yerine "yeni tanıştığı genç psikoloğum"...Gerisini tahmin edebiliyor musun? Edemiyorsan ettiriyim hemen:

Mesleğim "kendimin" önüne geçti ve onarılması çok zor bir etiket takılıverdi sözlerime ve davranışlarıma. Bir önceki yazıda belirttiğim yanılma olan "kutsal psikolog" ilişkide özgür iradesiyle davranmaktan çıktı ve çabucak psikolog kıyafetini giyiverdi. Lanet olsun ki her yerde de telefon kulübesi var!!!

Ama diyalog böyle kalsa ve bitse yine iyi, devamı daha fena; "Benim çocuğum aşırı hareketli, napabiliriz sakinleşmesi için?" (vurun kafasına, iyi gelir) veya "Sevgilim çok yalan söylüyor, ben nasıl vazgeçirebilirim? (o uyurken al bıçağı kopart dili kökten, ne laf kalır sonra ne yalan) "Benim kız sözümü hiç dinlemiyor ve deli ediyor beni, artık bıktım. Ne yapabilirim? (Gürgen terapisi uygula kızına) "İntihar etmeyi düşünüyorum, napıcam?" (aha cam aha büzük, durma zıpla)

Böyle diyebilsem güzel olurdu ama ne yazık ki ben her zaman JD bey, psikolog JD bey, nefret ettiğim rolü kendi kendime körüklüyorum ve uygun, yapıcı cevaplar veriyorum. Esas gürgen terapisi bana lazım..

7 yıldır psikolojiye bulaşmış hayatımda bir iki kişi istisna, hep aynı yaklaşım, hep bir arayış, hep bir sorun çözdürme arzusu. Kimi kişilere yardım etmeyi ben de isterim ama herkese değil...

Yolgeçen