Evveliyatı için:
bkz. http://www.tahinpekmez.org/?m=show&sa=3356
bkz. http://www.tahinpekmez.org/?m=show&sa=3535
bkz. http://www.tahinpekmez.org/index.php?m=show&sa=4028
bkz. http://tahinpekmez.org/?m=show&sa=6710
En sevdiğim danışanımdan bahsedeceğim sizlere. Evet psikologların da danışanlarına karşı hisleri olur. Neticede biz jetonlu kola makinesi değiliz ;)
22 yaşında, erkek, üç kardeşin en küçüğü, 12 yıldır çalışıyor, açıktan lise mezunu, kirli sakal, ağır hareketler, normalden yavaş konuşma, duygu belli etmeyen bir surat, zayıf el sıkış, kollar kavuşmuş oturma, kesintisiz göz teması.
Kendisi İstanbulda doğmuş. Ailesinin sosyo ekonomik düzeyi ortaymış ama kendini hep sorumlu hissetmiş ve çocukluğunda çalışmaya başlamış. Okul ve çalışmayı bir arada götürmüş hep. Ama liseyi kaldıramamış bu tempo ve okulu bırakmış. Daha sonra açıktan devam etmiş.
Çalıştığı iş çanta işi. Yıllardır çalışa çalışa uzmanı olmuş ve şu anda çalıştığı yerin ortaklarından biri haline gelmiş. Çanta işi konusunda kendine çok güveniyor ama daha iyisi çıkarsa kapısı kapalı değil, küçümsemediği sürece elini öperim diyor.
Danışan hakkındaki esas hikaye şu; kendi ifadesiyle "hiç eve ait olmadım". Altını araştırınca, babası onu yıllar boyunca nedensiz sayılabilecek şekilde yere sürekli dövmüş. Annesi de hiç karşı çıkmamış. Sokakta bile babadan dayak yediği için, komşuları bir keresinde çocuğun onlardan olmadığını söyler olmuş.
Bu dayaklar 17 yaşına kadar devam etmiş. Bir gün evden kaçmış ve bir yıl kadar dışarıda arkadaşlarında yaşamış. Ailesi sık sık geri çağırmış. Kendisi bir yıl boyunca yüz vermemiş. Akabinde geri dönmüş. Ama bakmış dayak yine aynı, nalet gelsin diyip tekrar evden kaçmış. Bu kaçaklığı babasının kanser teşhisi alıp onun geri çağrılmasıyla olmuş. O teşhis bir kırılma olmuş. O andan sonra danışana bir daha hiç eskisi gibi davranmamış. Davranacak da olsa danışan hazır, "pişman ederim bana el kaldıranı"
Bana geldiğinde, daha doğrusu annesi tarafından gönderildiğinde sorunu "çabuk öfkelenmek ve öfkelendiğinde gözü hiçbir şeyi görmemek" idi. Bu problemli ve uyum bozukluğu yaratan bir davranıştı. Seanslarımız boyunca odak noktamız da bu oldu.
Evet bu danışanımla görüşürken "babanın nedensiz dayağı" olgusunu şimdilik beklettim. Annenin çocuğunu korumamasını da. Her ikisi de engin sular ve amacımızdan uzağa taşıyacaklar.
Şu anda vardığımız noktada, öfkesini hafiften de olsa kontrol edebiliyor. En azından öfke yaşantılarında statü farkına göre daha düşük öfke puanları verebiliyor. Ve daha da sevindiricisi, öfkesinin yükselmeye başladığının farkına varıyor artık. Bu yükselen öfke durumlarında kendini geri tutacak eşya olsun kişi olsun bir müttefik arayışında. Çünkü kasten adam öldürmenin 24 yıl olduğunun çok iyi farkında...
____
İnsanın insanı dövmesi kötü bir şeydir. Daha kötüsü, babanın çocuğunu dövmesidir. En kötüsü de babanın oğlunu nedensiz yere dövmesidir. Dövülmeden dolayı hem çaresizlik gelişir ve bu da genel manada depresif bir perspektife götürür. Fizyolojik sıkıntıları saymıyorum! Üstüne bir de nedensiz olunca özellikle küçük çocuklar zihinlerinde hiçbir yere oturtamaz ve şiddeti düşük olsun olmasın tam anlamıyla travmatik bir yaşantı haline gelir.
Karşımızdakini dövmek baba / anne - çocuk ilişkilerinde çözüm değildir. Sadece kendi öfkemizi çıkarmış oluruz. Ama karşımızdakinin o anda veya gelecekte hisleri?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder