Sayfalar

Bakış Açısı





Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür...   
Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür...   
Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür...  
Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür...   
Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür...  
Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür...   
Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür...


Gandi'den yaptığım bu alıntı, "hayata bakış açımız" konusunun önemini tek başına açık açık gösteriyordur tahminim. Kendisini bizim Kognitif Modelde (Bilişsel Model) de bulmuş bu düşünce>duygu>davranış bağlantısı aslında hayatımızın tam ortasında bir yerde ve tüm davranışlarımızı yöneten bir pozisyondadır. Bu gerçeği destekleyen bir başka örnek olan "fil ve 5 kör adam" örneği de gösterir ki "nasıl bakarsak öyledir hayat".

Nasıl bakarsak öyledir hayat. Az çok şahsen hiç hazzetmediğim bir kitap olan Secret-vari dursa da, biraz düşünün. Mesela kendi hayatınızı. Mesela şirkette yanınızdan geçerken omzunuza sertçe çarpmış iş arkadaşınızı. O çarptığı ve siz elinizdeki evrakları yere düşürdüğünüzde ilk anda ne hissettiniz; Öfke? Şefkat? Öfke hissedenleriniz "salak, dikkat etsene!!" şekline düşündü ve içselleştirdiği saldırganlık modeli ve ast/üst ilişkileri uyarınca bir dışavurum yaptı veya yapmadı, sonraya sakladı. Şefkat hissedenler "yazık, kim bilir ne vardı aklında" diye düşündü ve herhangi bir davranışta bulunmadan yere dağılmış evrakları toplamaya başladı. O olay da orada kapandı.

Bu fazlasıyla basmakalıp örnekten görüleceği gibi de, bizim bakış açımız o anki duygumuzu, düşüncemizi ve davranışımızı belirledi.. Eğer "tüm iş arkadaşlarım bana düşman" benzeri bir inancımız (ara inanç) olsaydı yüksek ihtimalle öfke duyabilirdik omuza çarpıp elimizdekileri düşürten kişiye. Hatta algıda seçicilik bağlamında, başımıza gelen olaylardan hep keyfi çıkarsamalar yapar ve tüm olan bitenleri zararımıza olarak yorumlardık. Böylelikle de "tüm x/y/z bana düşman" veya "hep beni bulur" gibi her seferinde doğruya götürmeyen inançlarımız da kendini besler dururdu. Bu yüzden de derinden bir huzura, köklü ve gerçek bir mutluluğa bir türlü ulaşamaz ve yelkensiz gemi gibi oradan oraya sürüklenebilirdik. 

Durum tespitini yaptık :) Sonraki adımsa "yeniden çerçeveleme". O daha sonra ;) 



Paylaş






Hiç yorum yok:

Yolgeçen