Sayfalar

Tarih Tekerrür Etmek Üzere

" Başkan adayları, Pakistan'a saldırmada hem fikir



ABD'deki başkanlık yarışında Demokrat Partinin aday adayları, ''Usame Bin Ladin'in Pakistan'da olduğunun tespit edilmesi gibi bir durumda, ABD güçlerinin, bu ülkeden ön izin almaksızın gidip teröristi yakalama hakkı bulunduğu'' görüşü üzerinde fikir birliğinde. "



JD Notu: Öldürülen Butto Amerikan karşıtıydı. Ancak Müşerrefse tam tersi, Amerika'nın kankası. Kanımca "Ladin'i yakalamak için" girecek ve kalacaklar Pakistan'da.
Şimdi denebilir ki "E Pakistanda Amerika olsa nolur?" Şu olur ki; Hem güçlenmekte olan Rusya'ya karşı elde koz olur (pakistan rusyanın dibinde) hem de sinyalleri verilen bir İran - Rusya - Çin ittifağının bir anlamda "tam ortasına" yerleşilir.
Eh, bu kadar neden yetmez mi?

JD Notu II: Fikrimce, Usame Bin Ladin bile hikaye. Hatta tüm o "şeytanlıkları" onun yerine o "mağdur" ülkenin yaptığına inanırım". Amerika yakın tarihi bize gösteriyor ki Machivelli'den esinlenilmiş "amaca ulaşmak için her yol mübah" düsturu tamamen benimsenmiş..
Misal, o ikiz kulelerin yıkılması. O "saldırı" ile başlayıp bu haberde de devam eden sürece ve bugünlerde gelinen noktaya bakılırsa o kulelerde bir kaç bin insanın ölmesi hiç bir şeydi - sıfır kayıptı.

Nasıl büyük para ahlakı devre dışı bırakabiliyorsa, "büyük amaç" da öyledir.

Duyarsızları duyarmak lazım

İnsanlar pek duyarsız arkadaş. Ayağına basar yalandan bile özür dilemez. Yağmur yağarken araçlar tam gazla psikopatçasına bir zevk alarak su birikintilerine girer, biz yayaların da gözleri manda gözü gibi açılır aracın geçtiği yoldan gelen tsunamiyi görünce ya da bir yerde doğa bir şirinlik yapmıştır belki renklerini tümden göstermiştir belki de tam aksine hiddetini kusmuştur...Çoğu insan hiiiç umursamadan devam eder yaptığı her ne işse.



Bu kadar kayıtsızlık neden?




Sahile gidip martılara ekmek atıp onların açlıklarını dindirmek tek benim gibi adama mı özgü? Hadi tamam tek benim bunu yapan, e rahat 20 dk boyunca yem verdim ve aynı martı kalabalığına baktım. Hiç bir insanı görmedim ki durup izlesin.

Aaa ne çok aceleleri var! (Sktrsinler ordan, yalan)



Herneyse, zaman zaman ruha bonus katacak gelişmeler de olmuyor değil. Mesela bu sabah :)



The Old-New Dilemma



"Yeni yıl yeni yıl yeni yıl bizlere kutlu olsun
Yeni yıl yeni yıl yeni.. " Öhöm.
Hoşgeldin.
Gördüğün gibi ben de tam bir kutlamanın ortasındaydım. O yüzden fazla vaktini almayacağım.

Yine o meşhur gün geldi. Hani çocukluğumuzda eski yılı yaşlı ve beli bükük sakallı bir amcaya benzetip de yeni yılı ufacık bi bebeğe benzetirlerdi ya. Artık onu yapmıyorlar sanırım o kadar fazla. Ya da ben çocuk kitapları ve dergileri okumayı bıraktım. Neyse konuyu değiştirmeyelim. Yeni yıl.

Bugün saat 00.00 dan itibaren 2008 demeye alışsan iyi olur. Zira sana bomboş kocaman bir yıl sunulmuş olucak ve yine nasıl istersen öyle dolduracaksın. Ve seneye bu günlerde yani 2009 a saatler kala gözünün önünden akıcak bütün o yaptıkların ya da yapmadıkların. Ha sen zaten bunu biliyorsun, ama bazen insan böle şeyleri başkasından da duymak ister ki somut olarak ne yapacağını ya da yapmayacağını daha iyi gözden geçirsin.

Belki evde oturuyorsundur belki de dışardasındır. Göremiyorum ve dolayısıyla bilemiyorum, ama her ne yapıyorsan yap, kendince eğlenmeyi bil. Bugün geçiş günü. Sadece eğlen. Nasıl eğlenebiliyorsan öyle. Ben de kutlamama devam edeyim artık.

İyi seneler insanoğlu, her nerdeysen.
2008 kutlu olsun. Ve sağlıklı. Ve mutlu.
Ne doyumsuzmuşum ben de.


"...yıl sizlere kutlu olsuuuuğn"

p.s: sevgili arkadaşım J.D. başta olmak üzere, bol sağlıklı ve mutlu bir yıl diliyorum hepinize.

Trans-Siberian Orchestra


"Gulag Takım Adaları" romanında sık sık bahsedilir Sibiryadan. Bunu sevdim.
İlk önce bariz bir Rus çağrışımı yaptılar bana. Bunu sevdim.
İkinci önce klasik müzik ile metali birleştirdiklerini fark ettim. Bunu da sevdim.
Üçüncü önce de Metallica ile Bethoven'ın 5. senfonisi coverlarını dinledim. Bunu da sevdim.
Dördüncü önce de oldukça enteresan şarkılarını dinledim, keyifliydi. Bunu da sevdim.


- Sevgi kuşu JD yazdı



Serj...Serj Tankian



Benimle aynı kuşaktan olanlar bilecektir, bir zamanlar fırtına vardı. Pek çok yerde çalardı rock barlar dahil. Kafalar dikiliverirdi havaya “Sayko, koki, draggi, kreyzi” diye başladığı anda!

Bildiniz, System of a Down’dan bahsediyorum. Hani o kökeni müthiş tartışmalar yaratan adamlar. Ama rock barlarda ya da PC’lerin başında milleti uçuran şarkıları çalan adamlar.

Tabii yıllar geçti üstünden. Bizler de büyüdük onlar da. Bizler de geliştik onlar da.
En sonunda da müzik grupları açısından beklendik olan oldu ve vokalist gruptan ayrıldı(?).

Geçmişe ve günümüze bakılırsa görülür ki bu her seferinde tutmaz. Misal Cranberries solisti Dolores. Tek başına ne kadar manalı olur? Ya da Nighwish vokalisti Tarja isimli taştan mamül hatuna sahip olmayan Nighwish? Veya Guano Apes’ten kopan Sandra Nanic??

Bu sefer bambaşka bir durum var ortada. Serj Tankian var, S.oD’ın vokali olan eleman! O yanık sesli adam. Bu da solo albümü ama geniş de bir katkı listesi var. Guns ‘N Roses bateristi Bryan “Brain” Mantia mı derseniz opera şarkıcısı Ani Maldjian mı yoksa “Buckethead” adındaki kayışı kopartmış adamın kankası Dan Monti mi?

Hatta abartılmış, her parçaya bir de klip çekilmiş, iyi de olmuş kanımca. Özellikle “Lie Lie Lie” isimli romantik(!) parçanın youtube’daki HQ versiyonu (orjinal olan odur, diğerleri çakmadır)

Son bir haftadır nerdeyse sürekli dinlediğim bu albüm, “Elect the Dead”, “rock severim” diyenlerin dinlemesi gereken bir albümdür. Bunu bilir bunu söylerim. Ve az buçuk da değişiklik arıyorsanız, klasik “bateri+bas gitar+iki elektro gitar” düzeninden sıkıldıysanız sakın durmayın edinin de derim!

Devam etmek isteyenleri şöyle “http://www.myspace.com/serjtankian” alalım.

Efes’tan başka bira, Karga’dan başka kuş tanımayan adam JD

Victimized



Hiç iyi geçmeyen bayramların, her sene bu kadar çabuk gelmesi ne kadar garip. Normalde zaman geçmez oysa..Tabii benim için bu böyle..
Yine de yaşlandığını anlayabiliyor insan son derece somut bir şekilde. Hayat...Garip.. Çok ayağa düşen bi oluşum olmakla beraber, genel adı işte.. Hayat.. Oysa bu yaşadığımız daha komplike olmalı 4 değişik harften oluşan bir kelime olmaktan ziyade.

Bayram..

Oh, whatever...

JD: Ulan şükret bea! Bak aha yukardakine :)

My Life

Always took the longest way with no one by my side...
But I did anyway, I always did outcome no matter how painful the way is.

Is Bliss

yağmur altında soğuk etrafında geçiyor hayatım şu anda bi çıkış göremeden bir yol bilemeden deneyemeden yürüyemeden kafamı bile kaldıramadan ama denesem yürüsem kaldırsam ne değişir hayatımda diye sorgulamadan da bazen düşünüyorum ama ne olacak diye ne olacak geleceğim diye ancak o anda aklıma geliyor düşünmenin manasızlığı hmm en azından "fazla" düşünmenin manasızlığı hey hem bunu daha önce gören ben değil miydim zaten fazla düşüne düşüne kayışı kopartan ve kopan kayışın çarptığı yerde bir hastalık doğurtan a evet bu durumda görülüyor ki düşünmemezliğe mutlak surette devam etmek durumundayım nasıl cehalet mutluluksa cehalete hizmet eden yollar da eşit mutluluk barındırır bunu unutmamak lazım

Yolgeçen