Sayfalar

cancerious etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cancerious etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

T.C. 2008

2008.
Alışmak zor oluyor.
Gündem çok karışık. Özellikle türban tartışmaları, Anayasa değişimi çabaları, üniversitelerde türbanın serbest olması girişimleri falan. Ülke nereye gidiyor anlayamıyorum. Gerçi ta 22 Temmuz 2007 akşamında belliydi bu hükümetin bizi nereye götüreceği. Laik bir ülkenin, daha doğrusu Atatük'ün kurduğu bir cumhuriyetin şimdi bu duruma düşmesi inanılır gibi değil. Yine de (belki salak diyeceksiniz) benim bu milletten umudum var. En azından türban gibi bir simgeyi kabul ederek ülkeye şeriat getirme çabalarına alet olmayacak bir milletiz. Atatürk'ün gençleriyiz. Buna izin vermeyeceğiz. Değil mi?

The Old-New Dilemma



"Yeni yıl yeni yıl yeni yıl bizlere kutlu olsun
Yeni yıl yeni yıl yeni.. " Öhöm.
Hoşgeldin.
Gördüğün gibi ben de tam bir kutlamanın ortasındaydım. O yüzden fazla vaktini almayacağım.

Yine o meşhur gün geldi. Hani çocukluğumuzda eski yılı yaşlı ve beli bükük sakallı bir amcaya benzetip de yeni yılı ufacık bi bebeğe benzetirlerdi ya. Artık onu yapmıyorlar sanırım o kadar fazla. Ya da ben çocuk kitapları ve dergileri okumayı bıraktım. Neyse konuyu değiştirmeyelim. Yeni yıl.

Bugün saat 00.00 dan itibaren 2008 demeye alışsan iyi olur. Zira sana bomboş kocaman bir yıl sunulmuş olucak ve yine nasıl istersen öyle dolduracaksın. Ve seneye bu günlerde yani 2009 a saatler kala gözünün önünden akıcak bütün o yaptıkların ya da yapmadıkların. Ha sen zaten bunu biliyorsun, ama bazen insan böle şeyleri başkasından da duymak ister ki somut olarak ne yapacağını ya da yapmayacağını daha iyi gözden geçirsin.

Belki evde oturuyorsundur belki de dışardasındır. Göremiyorum ve dolayısıyla bilemiyorum, ama her ne yapıyorsan yap, kendince eğlenmeyi bil. Bugün geçiş günü. Sadece eğlen. Nasıl eğlenebiliyorsan öyle. Ben de kutlamama devam edeyim artık.

İyi seneler insanoğlu, her nerdeysen.
2008 kutlu olsun. Ve sağlıklı. Ve mutlu.
Ne doyumsuzmuşum ben de.


"...yıl sizlere kutlu olsuuuuğn"

p.s: sevgili arkadaşım J.D. başta olmak üzere, bol sağlıklı ve mutlu bir yıl diliyorum hepinize.

Victimized



Hiç iyi geçmeyen bayramların, her sene bu kadar çabuk gelmesi ne kadar garip. Normalde zaman geçmez oysa..Tabii benim için bu böyle..
Yine de yaşlandığını anlayabiliyor insan son derece somut bir şekilde. Hayat...Garip.. Çok ayağa düşen bi oluşum olmakla beraber, genel adı işte.. Hayat.. Oysa bu yaşadığımız daha komplike olmalı 4 değişik harften oluşan bir kelime olmaktan ziyade.

Bayram..

Oh, whatever...

JD: Ulan şükret bea! Bak aha yukardakine :)

Bilinciniz konuşuyor.



"Suçlu sensin. Her zaman öyleydin. Dünyaya geldikten sonra suçlayabileceğin tek kişi vardı zaten. Sen de bunu kullandın.
Senin yüzünden dünyaya geldin, senin yüzünden ağladın ilk defa, senin yüzünden düştüğünde dizin kanadı, senin yüzünden burnun kanadı, senin yüzünden o gün o kadar eğlendin. Hepsi senin yüzünden...
Şimdiyse büyüdün, yine senin yüzünden, ve kaldıramadın bu yükü ve Tanrı denen ve yaratıcı diye bildiğimiz varlığı suçlamaya başladın. Tamam belki dünyaya gelmende O'nun biraz payı olabilir, ama diğer herşey senin yüzünden.
İlk kez aşık olduğunda gurur yapman, o aradığında telefonu açmaman, aldatıldığında deli gibi acı çektiğinden aynı acıyı yaşatmak için aldatman, iş bulman ya da bulamaman, ölümden dönmen ya da dönememen.. Hepsi senin yüzünden. "

İnsan güçlü bir varlık. Ne olursa olsun kendimizi suçluyoruz ya bazen. Bir düşünün şimdi, doğduğumuzdan beri o kadar çok şey gelmiş ki başımıza ve biz o kadar çok kendimizi suçlamışız ki, taşlaşmış sabreden yerlerimiz. Ve farkında bile değiliz aslında hala ne kadar çok şeye dayandığımızın.
Hala nefes alıyorsanız, bilin ki bir sebebi var.

Geçemiyorum. Çekilir misin?



C: Geçmiş size kendini hatırlattığında yapılacak en güzel şey, üzerine gitmek sanırım. Hani derler ya birşeyden korkuyorsan, o korkunun üzerine git. Bu da onun gibi birşey. Arkanızı dönüp kaçmadan, yüzleşmek gerekiyor.
Çünkü kaçmaya çalıştığınızda, düşüyorsunuz ve bu daha çok can yakıyor.
İnsanlar olarak, herşeyin üstesinden gelebiliriz değil mi?


JD: Zaman zaman baştan kaybettiğimiz savaşlara başlasak da, çabalamanın şanı bizde kalsın diye devam ederiz uğraşmaya.
Bilmem, rica mı etmeli yel değirmenlerine çekilsinler diye?

Vital Needs


İnsan zaman zaman düşünmeme lüksünü kullanabilir. Ancak adından da anlaşıldığı gibi, her daim kullanılabilecek bir hak değildir bu. Zira beyni olan ve bunu kullanabilen hiç bir insan düşünmemeyi başaramaz.

Ayrıca bana kalırsa yanlış olan düşünmek değil, düşünürken kendimize sorduğumuz sorular. Bir gün doğru yerden bakmayı başarırsak, ne demek istediğimi anlarız sanırım.


Değerli arkadaşım JD ye atıf yapıyor gibi görünebilirim. Belki de öyledir. Ama bu söylediklerim genel geçer bence. (-Nasıl bi çelişkideyim ki hem bence diyip hem genel geçer diyebiliyorum?)

Hoş kalın..

Present Simple Tense

Aha biri daha gitti. Pıtırak gibi ölüveriyorlar ayol.



Baksanıza şu Ölüm Sayıcıya. Gerçek bu bir de. Aslında bi de Doğum Sayar olsaydı da onu koysaydık ama yapmamışlar. Nedense herkes felaket tellalı olmuş anacım.


Bu arada, bugün enteresan birşey farkettim.

İnsan çok iyi bildiği bir konuyu başkalarına anlatmakta ne kadar zorlanıyormuş. Kolay sanırdım ben. Zira bugün kızcağızın karşısında "ööm evet şimdi bak şu şöyle ama şu yüzden çünkü öyle" şeklinde saçmaladım. Şimdi öğretmenlik mesleğini daha iyi anlıyorum.


Son olarak, yaşlanıyorum ya. Artık benden küçükler bana abla diyince, ufaktan bozulmaya başladığımı farkettim. Demesinler di mi? Yok demesinler. Siz de demeyin. Ablaymış, hıh!?

Yeter


Bugün düşünmüyoruz. Nihat Doğan kadar umarsız ve Backstreet Boys kadar ölümsüz olmaya çalışıyoruz bu sefer. Bakalım başarabilecek misiniz?
Size iki ipucu veriyorum. Britney Spears ve Backstreet Boys yeni albümler çıkarmışlar. Haydi bakalım.

Ee ne diyorsunuz?

Başardınız mı?

Ne?

Şangırt mı?

Öylesine...


Hiç Tanrı'nın şizofren olabileceği ihtimalini düşündünüz mü? Muhtemelen hayır diyorsunuz. Ama neden olmasın? Düşünsenize, ya hepimiz hastalıklı bir beyinin yarattığı hayallersek? Ya gerçekten içinde olduğumuzu sandığımız boyut aslında boyut falan değil de bir hayal gücüyse ve aslında her şeyimiz onun hayal gücü tarafından yönlendiriliyorsa?


Bunu düşünün. Fazla düşünmeyin ama. Sınırınızı bilin. Herhangi bir sorumluluk almıyorum. Bunu sizin kafanıza sokmakla işlediğim günah hariç (varsa cidden böyle birşey).

Mmm... Kahve mi o?


An itibariyle, güneşi ilk gören insanlardan biriyim sevgili okuyucu. Sen bunu okurken ben muhtemelen evde bir yerlerde dolanıyor olucam. Hiç bir yerde yoksam, mutfağa bak, muhtemelen kahve yapıyorumdur. Sade içiyorum ben kahveyi. Hayatta hiçbir şeyi birbirine karıştırmayı sevmediğim gibi, kahve ve sütü karıştırmayı da sevmiyorum.
Aklın karıştı galiba?

Ama okuduğun ya da bundan sonra okuyacağın yazıların nasıl biri tarafından yazıldığını öğrenmek istemez misin? Bence istersin. Ben olsam isterdim. Hatta okuduğum yazıların, kitapların, şiirlerin, evvela yazarını araştırırım ben, çünkü önemli birşey bu. Bence önemli yani. Ne diyordum, evet kahve. Kahveyi bilirsin. Önce çekirdektir, kavrulur sonra öğütülür falan. Ama sen zaten bunları biliyorsun bence.

-Evet artık beni tanıman gerektiği kadar tanıyorsun.

Bence ben normalim. Hani insan saatlerinde yaşamıyor ya da insanlar gibi beslenmiyor olabilirim. Ama bence normal olan bu. Ve sen sevgili okuyucu, yazılarımı okurken lütfen kendimi garip hissettirme. Tamam? Anlaştık bence.

Hoşgeldin, mmm, kahve mi o??


Yolgeçen