İnsanlarda normal şartlar altında kendiliğinden oluşan bir iki duygu durum vardır. Bunların biri de şüphelenmektir. Şüphe, görünenin arkasında başka bir şey olduğunu düşünmektir. Olan olayın öncesi ya da sonrasında tereddüt etmektir. Tereddüdün eşliğinde, olan olayı rahatça sindirebileceğimiz bir çerçeveye sokmak için cevaplar aramak gelir. Bu yüzdendir ki bir bütün olarak bilim, ki temeli şüphedir, böylesi gelişmektedir.
Bizlerde doğal halde bulunan duygulardan biri şüphe, normal şartlar altında olan her şey gibi zararsız, hatta yararlıdır. Tehlikelerden korur, götürüsü getirisinden fazla olacak maceralardan alıkoyar, güvenilecek ve dayanılacak insanları seçtirir, oluşturduğumuz organizasyonlarda dayanıklılığı sağlar ve daha akla gelmeyen birçok yarar sağlar.
Fakat her şeyin fazlası gibi, şüphenin de fazlası yararlı değildir. 1912 yılında Alman psikiyatristi Kreapelin'e teşekkür ederek bir hastalık olarak sınıflandirdigimiz ve ismine "paranoya" dediğimiz aşırı korku ve kaygıdan doğan aşırı şüphecilik, şüphe gibi gerçeklerden kaynaklanmaz ve mantık dişi alanına girdiği için gerçeklere de götürmez. Sıklıkla da depresyon, takınç ve şizofreni gibi bozukluklarla dirsek temasındadır. Öyledir ki paranoyak bir düşünce olan "tüm insanlar kötülüğümü istiyor" rahatça Depresyon veya esliğinde başka işaretler varsa Paranoid Şizofreni tanısına götürebilir.
Paranoid düşüncelerin kimi tipleri vardır.
A. Kıskançlık Temelli: Düşük öz güven, benlik algısı ve saygısı durumlarında oluşabilen ve diğerlerinin hayatini cehenneme çevirebilen ve dışa vurulursa engelleyici olabilen paranoid düşüncedir.
B. Delüzyon (Sanrı) Temelli: Dünyayı değiştirecek çok önemli buluşları olduğunu ama gizli teşkilatların ona engel olduğunu iddia eden kişi.
C. Bedensel Temelli: Her hangi bir yüzeyle temas ettiğinde bulaşacak parazitlerin ağzına kadar tırmanarak onu hasta edip kovalarca kusturacağını düşünen kişi.
D. Erotomani Temelli: Televizyonda gördüğü veya konserine bir iki kere gittiği bir ünlünün ona asık olduğunu düşünen kişi.
Özetle görüyoruz ki basit şüphe olarak başlayan şeyler de eğer mantık sınırına takılmazsa paranoya dediğimiz hastalıklı düşünceye dönüşebiliyor. Kendimizi ve etrafımızı korumak için bize düşen şey, şüphelendiğimiz herhangi bir şey karşısında biraz durup, serinleyip, ondan sonra soruları sormak olacaktır. Ha şüpheler yine de yükseliyorsa da erkenden bir uzman yardımı almak en doğrusudur. Erken olmasına özellikle dikkat çekerim; ilerledikten sonra yardım almaya güvenemeyeceğiniz kadar sınırı geçmiş olacaksınız.
Kişilerdeki şüphe ve onun üst hali paranoya kabaca böyleydi. Fakat bu kadar değil. Bir de en yakın örneğini 11 Eylül sonrası gördüğümüz politik paranoya var.
Uzaktan bakınca en tehlikelisi olabilen bu tür, tamamen sosyal mühendislik eseridir. Paranoyaya eşlik eden korku doğal değil, medya ve başka kaynaklar yoluyla yaratılmıştır. Bu yüzden de haliyle asıllı ve mantıklı bir korku değildir.
Haklarında kışkırtılacak "öteki"ler belirlenmiş, "mağdur" halkta da "yabancı" düşmanlığı anlamına gelen xenofobi had safhaya varmış haldeyken önlerine gelen doğru yanlış iyi kötü her şeyi hiç sorgulamadan kabul etmektedir. O yüzden de böyle durumlarda, ileride apaçık zararlarına bile işleyecek olsa da, "onları cansiperane koruyan yüce devletlerinin bekası" adına her şey gık çıkarmadan kabuldür.
Yanısıra, uygulayan devlete de iç işlerinde büyük bir meşrutiyet tanınmıştır. İstediğini tutmak ve bırakmak ve sonra yok etmek, hem de hesap vermeksizin, serbesttir.
Bkz. Nazi rejimi, Soğuk Savaş, 11 Eylül'den sonra ABD, Domuz Gribi v.b.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder