Beni bilen bilir, bilmeyen de tahmin eder ki diğer insanlarla fazla içli dışlı biri değilimdir. Ne öyle üçyüzbeşyüz üçyüzbeşyüz takılmayı severim, ne de dağ bayır piknik senin sayfiye benim dolaşmayı. Tüm bu a-sosyalliğin bir sonucu olarak da kitaplara yöneldim. Onların yanında da Allah ne verirse artık :) Derken bi gün psikolog oldum. Nıhahahaa artık hepsini bilecektim! Tüm insanların kodunu çözecek, tüm sosyal mekanizmaları yalamış yutmuş biri olarak aralarında çalım sata sata dolaşıp bana birisi leb dediğinde leblebi ağacının tohumunu bırakan leblebi bitkisinini dölleyen arının kanat açıklığının karekökünü anlayacak ve anlatacaktım.
Tabii bunlar benim salak düşüncelerimdi. Hayatsa bambaşka tasarılar kuruyor ve beni yormaya başlıyordu aslında. Bugünse bir nevi dönüm noktası oldu. Arka arkaya iki tane danışman kendimi kötü hissetmeme yol açtı. Hayır onlar klasik "berbatın da berbatı koşullarda yaşayan ve 4 ağır zihinsel engellisi olan aile" değillerdi. Öyle olsalardı iş nispeten kolaydı. Biz evet sizin iyiliğinizi istiyoruz kapısı ve eşliğinde gelen "ancak buraya kadar yardım edebiliriz" yolu her zaman açıktı ve aşina bir sızıydı onun çaresizliği. Fakat bu seferkiler, kafamda kavramsallaştıramadığım vakalardı. Ve inanın bana, bir psikoloğu bu ciddi yaralar ve düşündürür.
Kavramsallaştırmak, bizim için üstünde çalışılabilecek bir çerçeveye oturtmaktır. Nasıl göremediğimiz bir şeyle normal şartlar altında samimi olamazsak, çerçevelenmemiş bir sorunla uğraşmak bir o kadar zordur. Neyse, bu vakalardan biri aşağı yukarı şöyle bişeydi: Dışarıda çok iyi, cici, efendi, sakin vb bilinen 24 yaşında bir kız. Fakat eve gelince cadının en dik alası. Hayır bu cadı, sade cadı da değil; ondan ziyade ota boka öfke patlamaları yaşayan bir kişi. Ama evet, sadece evin içinde :) Neyse, öyle böyle şöyle bir saate yakın görüşüp normal seans süremi de aştıktan sonra fark ettim ki hayır anasını satiim, BU KAFAMDA BİR YERE OTURMUYOR.
Diyen olabilir, git o kafaya baktır hacı diye. Ama bu kafa neler gördü de bir ambivalans durumunu aşamayacak? Herneyse, vaziyete göre evet kız dışarda dünya tatlısı ama evde cadının cadısı. Ama NEDEN yok. Anasını satiym, hiçbir yolla ortaya çıkan bir neden yok. Sürekli "hiiç, öylesine" var bana cevap olarak geri dönen. Ha akabinde sinirimin bozulması ve olaydan tamamen kopup karşılıklı gülüşmemiz de var ama o konu dışı :) Lan yoksa kasıtlı mıydı??
Çok şükür ki seansın sonunda, artık son sözler sarf edilirken ufak bir ışık alabildim ve madara olmadım. Tekrar çok şükür, bu sefer de yatmadım ters köşeye. Ama yine de neymiş? Herşey bir nedene bağlıymış :D
Paylaş
Tabii bunlar benim salak düşüncelerimdi. Hayatsa bambaşka tasarılar kuruyor ve beni yormaya başlıyordu aslında. Bugünse bir nevi dönüm noktası oldu. Arka arkaya iki tane danışman kendimi kötü hissetmeme yol açtı. Hayır onlar klasik "berbatın da berbatı koşullarda yaşayan ve 4 ağır zihinsel engellisi olan aile" değillerdi. Öyle olsalardı iş nispeten kolaydı. Biz evet sizin iyiliğinizi istiyoruz kapısı ve eşliğinde gelen "ancak buraya kadar yardım edebiliriz" yolu her zaman açıktı ve aşina bir sızıydı onun çaresizliği. Fakat bu seferkiler, kafamda kavramsallaştıramadığım vakalardı. Ve inanın bana, bir psikoloğu bu ciddi yaralar ve düşündürür.
Kavramsallaştırmak, bizim için üstünde çalışılabilecek bir çerçeveye oturtmaktır. Nasıl göremediğimiz bir şeyle normal şartlar altında samimi olamazsak, çerçevelenmemiş bir sorunla uğraşmak bir o kadar zordur. Neyse, bu vakalardan biri aşağı yukarı şöyle bişeydi: Dışarıda çok iyi, cici, efendi, sakin vb bilinen 24 yaşında bir kız. Fakat eve gelince cadının en dik alası. Hayır bu cadı, sade cadı da değil; ondan ziyade ota boka öfke patlamaları yaşayan bir kişi. Ama evet, sadece evin içinde :) Neyse, öyle böyle şöyle bir saate yakın görüşüp normal seans süremi de aştıktan sonra fark ettim ki hayır anasını satiim, BU KAFAMDA BİR YERE OTURMUYOR.
Diyen olabilir, git o kafaya baktır hacı diye. Ama bu kafa neler gördü de bir ambivalans durumunu aşamayacak? Herneyse, vaziyete göre evet kız dışarda dünya tatlısı ama evde cadının cadısı. Ama NEDEN yok. Anasını satiym, hiçbir yolla ortaya çıkan bir neden yok. Sürekli "hiiç, öylesine" var bana cevap olarak geri dönen. Ha akabinde sinirimin bozulması ve olaydan tamamen kopup karşılıklı gülüşmemiz de var ama o konu dışı :) Lan yoksa kasıtlı mıydı??
Çok şükür ki seansın sonunda, artık son sözler sarf edilirken ufak bir ışık alabildim ve madara olmadım. Tekrar çok şükür, bu sefer de yatmadım ters köşeye. Ama yine de neymiş? Herşey bir nedene bağlıymış :D
.
.
Tüm bu yazdıklarım eski bir anımı hatırlattı şimdi:
.
Tüm bu yazdıklarım eski bir anımı hatırlattı şimdi:
"Dün 2 - 3 aydır görüştüğüm bir danışanımın seans günüydü. Üstünde çalıştığımız konu, iş bulamamasından (2 yıllık bir halkla ilişkiler bitirmiş ve iyi bir işi hak ediyormuş) ve "hakkında-12 tane-olumsuz özellik-yazabildiği-ama-hernasılsa-ve-nedense-hala sevdiği-fakat-1 aydır da-karşılıklı-gurur-yapmaktan-dolayı-görüşülmeyen" şizoid özellikler sergileyen sevgiliden dolayı mutsuzluğuydu.
Umutlarımı pek çok kere yerle bir eden bu danışan ne yazık ki taş gibi sabit fikirliydi ve vardığı o farkındalık düzeyine rağmen yine de ısrarlıydı şikayet ettiği durumlar hakkında değişim göstermemeye. Velhasıl, seansı kısa kestim uzun bir yoldan gelmiş olmasına rağmen. Çünkü o seansta daha fazla devam edersek profesyonelliğimi daha fazla koruyamayacaktım. Ve bu "profesyonelliği koruyamama" da en son istediğim şeydi, zira eğer o anda kişiye psikoloğu olarak değil de "kızmış bir arkadaşı" olarak yaklaşırsam hem büyük ihtimalle bir daha seansa gelmeyecek, hem de sahip olduğu eser düzeyde olumlu duygu durumu da kaybedecekti.
Neticede, o seans bitti ve sıra önümüzdeki haftanın seansında. Umarım yaptığım son hamle işe yarar da görmesine yardımcı olduğum şeyleri içselleştirip iş bulma konusunda somut bir çaba içine girer. Eğer girmezse, çok daha çetin günler beni bekler..."
Umutlarımı pek çok kere yerle bir eden bu danışan ne yazık ki taş gibi sabit fikirliydi ve vardığı o farkındalık düzeyine rağmen yine de ısrarlıydı şikayet ettiği durumlar hakkında değişim göstermemeye. Velhasıl, seansı kısa kestim uzun bir yoldan gelmiş olmasına rağmen. Çünkü o seansta daha fazla devam edersek profesyonelliğimi daha fazla koruyamayacaktım. Ve bu "profesyonelliği koruyamama" da en son istediğim şeydi, zira eğer o anda kişiye psikoloğu olarak değil de "kızmış bir arkadaşı" olarak yaklaşırsam hem büyük ihtimalle bir daha seansa gelmeyecek, hem de sahip olduğu eser düzeyde olumlu duygu durumu da kaybedecekti.
Neticede, o seans bitti ve sıra önümüzdeki haftanın seansında. Umarım yaptığım son hamle işe yarar da görmesine yardımcı olduğum şeyleri içselleştirip iş bulma konusunda somut bir çaba içine girer. Eğer girmezse, çok daha çetin günler beni bekler..."
PS: O danışan bir daha gelmedi. Bana da iyi bir deneyim oldu.
Paylaş