Tutturduk gidiyoruz, mutlu olmak istiyoruz. Ama ne resmini çizebiliyoruz ne de kokusunu alabiliyoruz. Bu durumda diğer yolları düşünmeliyiz...
Gözlemime göre, pek çok insan ayağında zincirli metal gülle misali (bkz. Daltonlar) geçmişini sürüklüyor peşinde. Yaşanmış her olay, söylenmiş her kelime, yenmiş her kazık ve temasa geçilmiş her eşya sürekli peşimizde, etrafımızda ve aklımızda.
Nasıl fazla yüklü bir aracın performansı düşecekse, beyni geçmişle fazla yüklenmiş kişininkisi de azalacaktır. Odak noktası geçmişte kaldığı için, günü de kaçıracak ve psikolojik açından sağlam bir gelecek kuramayacaktır.
Tüm bu söylediklerim demek değildir ki "geçmiş ve gelecek yok, vur dibine!". Fakat yüklerden kurtulmak için de bir çözüm, bir uzlaşı gereklidir. Ben de bir zamanlar anlattığım gibiyken nasıl düze çıktığımı paylaşmak isterim:
Aslında sakın uzun bir plan program beklemeyin, o kadar basitti ki ben bile şaştım. Farkına vardığım durum şuydu ki "geçmiş sadece ders almak için vardır. dersi alınca geçmişin önemi kalmaz. an ise geçmişi taşıdığımız sahadır, geçmişten öğrendiklerimiz eşliğinde mücadeye devam edeceğimiz alandır. gelecekse an'da kazandığımız savaşların ganimetini yiyeceğimiz yerdir"
Hayatta böyle basit bir durum varken, geçmişi biriktirmek ve taşımak neden?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder