Kreşendo No:1
Şarkı başlar: Amorphis - Skyforger
Yazı başlar: Çocuklar balonlarla oynamayı sever. Genelde. Çoğu! En azından yani. O balonun patlaması da üzer. O anda dünyalarının yegane mutluluğu olan balon artık yoktur. O kadar kötü olmasa da, ona yakın kötüler de vardır. Olmaz mı?
Şarkı: Calla - Fear of Firefiles
Yakın kötü, komşu kötü ve aslında daha kötü; balonu elinden almaktır. O anda dünyalarının yegane mutluluğu olan balon artık yoktur. Ama yok da olmayabilir. Çünkü elden giden balon hala orada. Fakat onun orda değil. Görebileceği yerde. Ama onun orda değil. Akabindeyse? Dudağı bükülür..
Yazı başlar: Çocuklar balonlarla oynamayı sever. Genelde. Çoğu! En azından yani. O balonun patlaması da üzer. O anda dünyalarının yegane mutluluğu olan balon artık yoktur. O kadar kötü olmasa da, ona yakın kötüler de vardır. Olmaz mı?
Şarkı: Calla - Fear of Firefiles
Yakın kötü, komşu kötü ve aslında daha kötü; balonu elinden almaktır. O anda dünyalarının yegane mutluluğu olan balon artık yoktur. Ama yok da olmayabilir. Çünkü elden giden balon hala orada. Fakat onun orda değil. Görebileceği yerde. Ama onun orda değil. Akabindeyse? Dudağı bükülür..
Son şarkı:
Clann Zù - And on the fifth day he placed everything he owned in the centre of the room
and he watched it burn
as he recited all the beautiful words
that had ever come out her mouth
...
Muhteşem-mi Yüzyıl?
Vay anam vay! Resmen yılbaşıyla beraber nokta koymuşum bloga. Tamam öyle aman aman heves yok içimde o ayrı. Fakat yazmak çizmek tam benim sevdiğim bir uğraştı. Artık ne olduysa oldu ve o kadar da sevmemeye başladım. Herrneyse..
Dün akşam son zamanların tartışmalı dizisi Muhteşem Yüzyıl'ı izledim biraz. Sonra reklam arasında kalkarken düşünüyordum ki "dedikleri kadar varmış". Yöneltmek istediğim eleştiri şu:
50 yıl önce bile evli olsun olmasın kadın - erkek muhabbeti bambaşkaydı. Dedelerimizden de biliriz, hangisi gençken öyle 2010 tarzı ilişki yaşamıştır kadınlarla? Tabii ki hiçbiri. Kaldı ki 50 değil 100 değil, kabaca 500 yıl öncesinden bahsediyoruz bu dizide. Ve günümüzün kadın erkeğinden hiç farkı olmayan bir Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan görüyoruz. İşte bu nokta bence sadece izleyiciye beğendirmek ve reyting yapmak için çekilmiş bir numaradır.
Paylaş
Dün akşam son zamanların tartışmalı dizisi Muhteşem Yüzyıl'ı izledim biraz. Sonra reklam arasında kalkarken düşünüyordum ki "dedikleri kadar varmış". Yöneltmek istediğim eleştiri şu:
50 yıl önce bile evli olsun olmasın kadın - erkek muhabbeti bambaşkaydı. Dedelerimizden de biliriz, hangisi gençken öyle 2010 tarzı ilişki yaşamıştır kadınlarla? Tabii ki hiçbiri. Kaldı ki 50 değil 100 değil, kabaca 500 yıl öncesinden bahsediyoruz bu dizide. Ve günümüzün kadın erkeğinden hiç farkı olmayan bir Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan görüyoruz. İşte bu nokta bence sadece izleyiciye beğendirmek ve reyting yapmak için çekilmiş bir numaradır.
Paylaş
Bu yıl aslında iyiydi!
Bir yıl daha bitti ve ben de klasik "bu yıl nasıl oldu" hesaplarına girdim. Şöyle oldu aslında,
a. Her şeyden önce, 2010 benim için bir harcama yılıydı. Bekar olmam ve aile evinde kalmam gibi faktörleri düşününce, harcayacak çok da param oldu ve bu sayede hayatımı donattım.
b. Garip bir ironiyle, 2010 benim için bir tasarruf yılıydı. Bu yıl harcadığım kadar, hatta rakamlara bakarsam harcadığımdan daha fazlasını da yatırım amaçlı kullandım.
c. Fakat 2010 benim için sosyal anlamda bir açıdan kötü bir yıldı. Çevrem öyle kayda değer ölçüde genişlemedi, bir kaç kızla yakınlaşmama rağmen kız arkadaşım olmadı, ortamlara fazla girip çıkılmadı.
d. Aynı zamanda da 2010 yılı artık geleceğe daha çok önem vermeye başladığım yıl oldu. Yukarıda bahsettiğim tasarruf, bahsetmediğim ev alma tasarısı ve 2011 kpss'ye hazırlanmaya başlamak gibi şeyler oldu.
e. Yukarıda sosyal anlamda kötü yıl demiştim. Fakat müzik açısından değil. Bu yıl hem pek çok konserin yılı oldu , hem de beni memnun eden bir ses sistemi kurdum.
f. Bu yılda kötü olan bir şey vardı ki bana yeniydi. Önceki zamanlarıma kıyasla neredeyse hiç kitap okumadım, mesleki eğitimlere katılmadım. Tüm aktivitelerim kendime dönük olmuşken; bunlar nasıl olduysa eksik kaldı.
g. Amaa, bu geçen yılın bana en büyük katkısı şu oldu ki; artık eskisi gibi kurallar planlar düzenlere dayanmış biri değil, spontan da davranan biri oldum. Şöyle ki, mesela Beşiktaştan Kadıköye vapurla dönerken konuştuğum kişinin teklifiyle Kadıköye iner inmez Mecidiyeköy'e gittim. Bakınca çok yol, çok vasıta. Ama spontan. O anda. Fazla düşünmeden. Belki de bu yüzdendir ki yollar artık gözüme gelmiyor.
---------------
Az önce öğle tatiline dışarı çıktım ve turladım biraz. 50tl'lik Sarar gömleğe bile elim gitmezken 80tl'lik Damat'ları görünce..fark ettim ki boyum o kadar da uzamamış. Evet :)
Duvar, iki yön aynı yön..
Duvar.
Amacı korumak. "Korumak". Beni senden uzak tutmak. "Korumak". Senin, benim yakınına gelmemi istememek. "Korumak". Aynı havayı bile solumayı istememek. "Korumak". Senden, beni görmeni bile istemeyeceğim kadar nefret etmek.
Peki ya hiç düşündün mü?
Amacı korumak. "Korumak". Seni benden uzak tutmak. "Korumak". Benim, senin yakınına gelmemi istememek. "Korumak". Aynı havayı bile solumayı istememek. "Korumak". Benden, seni görmemi bile istemeyeceğin kadar nefret etmek.
Hep düşünmüşümdür. Duvarlar kimi kimden korur. Deliyi mi akıllıdan, yoksa akıllıyı mı deliden..Geçmişe baktım. Cevap belli. Akıllılar var. Deliler de var. Ama ölüm, terör, kan, acı, gözyaşı hep akıllıda. Deli? Tümüyle masum..
Paylaş
Yağ Sızdıran Motor (mu?)
Dünya cidden garip oldu. Wikileaks sağolsun :)
Ben dahil pek çok kişi en başta alkışladı. Hayret içinde helal olsun dedi. Ama ben dahil pek çok kişi artık uyandı. Cevap arıyor. Böylesi muazzam evrakları basit bir erin, basit bir yöntemle ele geçirmiş olabileceğini sorguluyor. Sorgu sınırsız, düşünce de. Hatta o denli geniş uzanır ki bu - öyle olduğundan şüphelenilen - 11 Eylül misali bir durum da olabilir. Misali bir durum? Kendi kendine. Sonuçlara bakınca öyle. Muhteşem kılıf oldu 9/11!
Bakalım wikileaks olayı ileride nelere götürecek..
Paylaş
Ben dahil pek çok kişi en başta alkışladı. Hayret içinde helal olsun dedi. Ama ben dahil pek çok kişi artık uyandı. Cevap arıyor. Böylesi muazzam evrakları basit bir erin, basit bir yöntemle ele geçirmiş olabileceğini sorguluyor. Sorgu sınırsız, düşünce de. Hatta o denli geniş uzanır ki bu - öyle olduğundan şüphelenilen - 11 Eylül misali bir durum da olabilir. Misali bir durum? Kendi kendine. Sonuçlara bakınca öyle. Muhteşem kılıf oldu 9/11!
Bakalım wikileaks olayı ileride nelere götürecek..
Paylaş
FTR
Son bir haftadır fizik tedaviye gidiyorum her sabah. Çeşitli hareketler, ağırlıklarla çalışmalar ve en son yaptığımız denge çalışmalarından önce, yaklaşık 20dk da fitness salonunda body yapanların çok iyi bildiği aletlerle 3er set 10 tekrardan. Bir ay süresi var. Bitince, en baştaki adamdan ötede olacağım orası kesin. 5 gün bile bir şeyleri değiştirmeye yetti.
İlk seansın bitiminde, Fizyoterapist bana demişti ki "yarın tshirt getir" neden? "terleyeceksin" peki. Dedim ve getirdim. O gün yoruldum. Hayatımda öyle yorulduğum azdır. Ardından tüm gün uyumamaya çalıştım. Mikro uykular kurtardı beni. Yoksa yatak olsa uyurdum mu uyurdum. Sonraki gün şaşırdılar. Kaslarım hamlık yüzünden ağrımıyordu. Ben de şaşırdım aslında. Bisiklet bile kasıklarımı ağrıtırdı. Uzun süre binmeyince normaldi.
Bugünkü seansım esnasında yeni biri geldi. Genç bir kız. Tekerlekli sandalyede. Yeditepe öğrencisi. Trafik kazası geçirmiş. Belden aşağı felç. Sesi canlıydı, yüzü güleçti. İnanıyordu ki yeterince çalışırsa eskisi gibi koşup oynamayacak olsa da, en azından iki ayağı üstünde durabilecekti. Buradan sadece 2 ay faydalanabilecekti. Devletin kuralları var. Ama takdir ettim. Gençliği inancını besliyordu. Büyük ihtimalle başaracak da. 40 yaşındayken aynı duruma gelse? Bence o kadar çabalamazdı. Fakat kızda inanç vardı.
Önemli bir değişken inanmak. Kimileri korlarda yürüyorlar. Veya eşiklerini yükseltiyorlar. Öbür yandan? Orası kötü ve kanlı. Tarih kıpkırmızı kandan. Yüz binler ölü. Topraklar kıpkırmızı. Sırf inanç yüzünden. Veya sayesinde. Hasan Sabbah oldu, Vikingler oldu. Haçlılar oldu. Güney Fransa dümdüz oldu. İnanç bizde de oldu. Çanakkale'yi kim unutur? Öleceğini bile bile mevziden fırlamak. Dümdüz emirle olacak iş değil. Veya GS zamanında UEFA aldı. Yetmedi Süper Kupa da aldı. Takım çok mu güçlüydü? Hayır, inanç vardı.
İlk seansın bitiminde, Fizyoterapist bana demişti ki "yarın tshirt getir" neden? "terleyeceksin" peki. Dedim ve getirdim. O gün yoruldum. Hayatımda öyle yorulduğum azdır. Ardından tüm gün uyumamaya çalıştım. Mikro uykular kurtardı beni. Yoksa yatak olsa uyurdum mu uyurdum. Sonraki gün şaşırdılar. Kaslarım hamlık yüzünden ağrımıyordu. Ben de şaşırdım aslında. Bisiklet bile kasıklarımı ağrıtırdı. Uzun süre binmeyince normaldi.
Bugünkü seansım esnasında yeni biri geldi. Genç bir kız. Tekerlekli sandalyede. Yeditepe öğrencisi. Trafik kazası geçirmiş. Belden aşağı felç. Sesi canlıydı, yüzü güleçti. İnanıyordu ki yeterince çalışırsa eskisi gibi koşup oynamayacak olsa da, en azından iki ayağı üstünde durabilecekti. Buradan sadece 2 ay faydalanabilecekti. Devletin kuralları var. Ama takdir ettim. Gençliği inancını besliyordu. Büyük ihtimalle başaracak da. 40 yaşındayken aynı duruma gelse? Bence o kadar çabalamazdı. Fakat kızda inanç vardı.
Önemli bir değişken inanmak. Kimileri korlarda yürüyorlar. Veya eşiklerini yükseltiyorlar. Öbür yandan? Orası kötü ve kanlı. Tarih kıpkırmızı kandan. Yüz binler ölü. Topraklar kıpkırmızı. Sırf inanç yüzünden. Veya sayesinde. Hasan Sabbah oldu, Vikingler oldu. Haçlılar oldu. Güney Fransa dümdüz oldu. İnanç bizde de oldu. Çanakkale'yi kim unutur? Öleceğini bile bile mevziden fırlamak. Dümdüz emirle olacak iş değil. Veya GS zamanında UEFA aldı. Yetmedi Süper Kupa da aldı. Takım çok mu güçlüydü? Hayır, inanç vardı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)