Sayfalar

Duvar.Birinci

Bir taşı başkasının üstüne koyunca olur sana yükselti. Taşları yanyana koymaya devam edersen olur sana engel. Mütemadiyen devam edip de bir şeyin etrafını çevirirsen olur sana duvar. 


Tahminimce insanlar bir şeye sahip oldu olalı duvarlar da hayatının parçası oldu. Sahip olunan bir şey sürekli korunmak istendi ona sahip olmayanlardan. Bu bir yığın buğdayken veya üç beş koyun keçi vs. olunca özel bir durum yoktu. Adam binbir emekle yetiştirdiği ekinlerini onları emek harcamadan elde etmek isteyenlerden korumak istiyordu, nedir? En başta evet böyleydi. Peki sonra? 
Sonra yine koruma amaçlı duvarlar başladı. Zaman geçti, bir toprağı koruyan savunmalı bina - ki adı kale oluyor - daha da savunmalı olsun diye etrafına çekildi. Yada gitti hükümdarın teki bir bahçe yaptırdı kendine. Öyle bir bahçeydi ki tam cennet bahçelerinin taklidi. Sonra gitti adeta bi evladı korur gibi etrafına duvarı ördürdü kimse dokunmasın diye. Yada orada aşk vardı, sevdiğine kimse el sürmemeliydi. Bazen de hayatta kalma içgüdüsü oldu ve Çin Seddi gibi muazzam yapılar inşaa edildi.


Tüm bu taştan duvarlar iyiydi. Dışarıdan gelenler elini kolunu sallaya sallaya içeri giremiyor, içerdekiler de kafalarına göre dışarı çıkamıyordu. Korumalı ve kontrollü giriş çıkışlarıyla, adeta bir varlık sembolleriydi. Ben varım ve BURADAYIM demenin, hakimiyeti ilan etmenin havalı bir yoluydu. Zira o zamanlar en havalı yol, genelde en işe yarayan yoldu.

Yine zaman geçti ve geçti ama bir şeyleri ele geçirmek için duvarlar engel olmaya devam etti. Ama artık birkaç bin yıl geçmiş, insanlar duvarların aşılmazlığı karşısında gerçekten sıkılmıştı. İşte tam o sıralar bir grup sivri akıllı patlayan siyah toza sahip cisimleri yukarıdan atmanın yolunu buldu. Buna topçu dedik. İşte o an duvarların artık sadece taş israfı olduğu andı. Hızla anlaşıldı ki artık koruma amaçlı duvarla uğraşmak faydasızdı. Nede olsa iki iç zıpır gelip patlayıcıları yukarıdan aşırtıp yine belleri bükecekti. 


Derken insanlar ürettiklerini daha çok üretmenin yolunu buldu. Bildiğin su! Altında ateşi yakınca oluşan duman daha fazla üretim yapılması için bilmemkaç işçinin işini görüyordu..Ve böylece uzun yıllar geçti görece sukunette. Tabi görece! En azından kimse birbirini dünya çapında yemedi. Bu da böyle gitti de gitti. Ama tabii her güzel şey gibi bu da bitecekti ve ilk dünya savaşı koptu. Hikayesi de vurulan bir paşa oğlu yada öyle birşeydi. 





Bu tırıvırı hikaye yüzünden beş altı yıl birbirini yiyen insanlar duvarları da unutmuştu. Devir dümdüz saldırma devriydi. Ve haliyle dümdüz de savunma. O yüzden savunma hattı adında askeri bir olay doğdu. Sağlam zırhlı kalın betonlu ve bol silahlı duvarlar yaptılar. İçlerini de oyup toprağa oturttular ki kimse saldırıp geçemesin. Fikir etkileciydi. Barbarları durduran Çin Seddinden beri böyle muazzam bir savunma hattı çekilmemişti. Ülke başarıya ulaşacak ve vahşi düşmanı daha duvara el süremeden sapır sapır dökecekti!

Etkileyici fikir, o pek barbar ve vahşi düşmanın 2. dünya savaşında bu duvarın etrafından dolaşmasıyla absürt komedi haline geldi. Anlaşıldı ki duvarlar hatlar da yararsız. Ama halen de erişimi istenmeyen çeşitli şeyler var? O zaman napıldı, en eski taktiklerden biri izlendi, yer altında derine gömüldüler. Veya en uzak dağın en yüksek tepesine çıkarıldılar. Bütün bu çabalar, iyi veya kötü - öyle yada böyle - doğru yada yanlış korumak içindi..Takdire şayan bir hırs, evet..

Devamı 2. yazıda Bugünlere gelecek ve ötesine gideceğiz. 

Paylaş

Hiç yorum yok:

Yolgeçen