Sayfalar

Soru - Cevap: Çocuklar ve Silah




Soru: Sabah iki tane çocuğu oyuncak silahlarla birbirine ateş ederken gördüm aklıma takıldı. Aklı, mantığı nedir bu oyuncak silahların? Şu anki düzene çocukluktan alıştıralım ki sonra sorgulamasınlar zihniyeti mi var yoksa gerçekten çocuk gelişiminde belli faydaları var mı? evet zararlarını biliyorum. ancak yararları da var mı onu merak ediyorum. yani psikologun biri çıksa "evet şu şekilde düşünmeyi geliştirir" dese rahatlayacağım :) 

Gelen Bir Cevap: dün yolda bulduğu köpük kutu desteğini ortadan kırıp bir süre silah yapıp oynadıktan sonra bahçe tellerine takan bir oğlan gördüm. 
sanıyorum ki genlere işlemiş bir durum. 
tüm oyuncakları ortadan kaldır, tüm orduları lağvet, yine de iki oğlan çocuğu misketleri veya herhangi birşey için dövüşecektir. bu güç gösterisi kimi canlılarda zarara yol açmasa ve sadece gösteriş ile bitse de, insan ırkı herhalde en zararlı çıkanlardan biri olsa gerek. 

her zaman en güçlü döl kazanıyor. rahme düşerken de, rahime düşürürken de. insanlar bu gücü para, mevki, bedensel güç gibi kavramlarla örtüştürmeye çalışsa da sonuçta yaradılış ile ilgili. 

birçok beceriyi geliştirir. strateji, dostluk, cesaret, özgüven... ama bunu kimi çocuk silahla yapar, kimi satrançla mesela. 



Benim Cevap: Aradığın psikolog benim ve çıkıp diyorum ki eski yunandan gelen bir deyiş vardır; silahın kendisi de şiddet çıkarır... 

Doğamızda var meselesi sallantılı. Olayı Roussoeau ile Hobbes'in insanın doğasının iyi mi kötü mü olduğu tartışmasına (tabii bilfiil tartışamadılar) kadar gider de gider. Şu an itibariyle elimizde ancak bakış açısı kalır. Eğer benim fikrimi öğrenmek istersen; insan %100 doğada doğsa, gelişse ve yaşasa bile dolaylı yoldan da olsa şiddete meyilli olacaktır. Çünkü istediğini almak için alet yapmayı veya kullanmayı akıl edebilen varlıklardanız. Hatta bunların en gelişmiş beyinlisiyiz. Ve bir yerde gördüğümüz besini almak için, eğer çok açsak başkasına izin veremeyiz. En nihayetinde bizler de çeşitli içgüdüleri olan canlılarız ve varlığımızı sürdürmek için ne yapmak gerekiyorsa yaparız.. 

Çocukların silahla oynaması hadisesinde silahın kendisinin bir faydası yok. Ha fayda derken, + şeyleri alırsan yok. Fakat çocuklar o oyuncak silahlarla atıyorum terör ve kantır rollerine sıkı sıkı sarılıp counter strike oynamaya karar verirse, yada nebliim Rainbow Six falan gibi taktik adam vurma oyunlarınu canlandırırsa, o biraz başka. Evet onda bir nebze kazanç var. Ama bolca (-) katacağı bence aşikar. Misal, tabancanın sıradanlaşması. Doğal olması. Karadenizde de silah çok doğal olduğu için kafası kızdığında çekip vurmaktan çekinmez oradaki insanlar. Ha tabii tüm Karadenizliler öyle değildir. Ama görünen köy kılavuz istemez, erken yaştan silaha maruz kalmak ileride hayatına almayı kolaylaştırır. 

Duvar.Birinci

Bir taşı başkasının üstüne koyunca olur sana yükselti. Taşları yanyana koymaya devam edersen olur sana engel. Mütemadiyen devam edip de bir şeyin etrafını çevirirsen olur sana duvar. 


Tahminimce insanlar bir şeye sahip oldu olalı duvarlar da hayatının parçası oldu. Sahip olunan bir şey sürekli korunmak istendi ona sahip olmayanlardan. Bu bir yığın buğdayken veya üç beş koyun keçi vs. olunca özel bir durum yoktu. Adam binbir emekle yetiştirdiği ekinlerini onları emek harcamadan elde etmek isteyenlerden korumak istiyordu, nedir? En başta evet böyleydi. Peki sonra? 
Sonra yine koruma amaçlı duvarlar başladı. Zaman geçti, bir toprağı koruyan savunmalı bina - ki adı kale oluyor - daha da savunmalı olsun diye etrafına çekildi. Yada gitti hükümdarın teki bir bahçe yaptırdı kendine. Öyle bir bahçeydi ki tam cennet bahçelerinin taklidi. Sonra gitti adeta bi evladı korur gibi etrafına duvarı ördürdü kimse dokunmasın diye. Yada orada aşk vardı, sevdiğine kimse el sürmemeliydi. Bazen de hayatta kalma içgüdüsü oldu ve Çin Seddi gibi muazzam yapılar inşaa edildi.


Tüm bu taştan duvarlar iyiydi. Dışarıdan gelenler elini kolunu sallaya sallaya içeri giremiyor, içerdekiler de kafalarına göre dışarı çıkamıyordu. Korumalı ve kontrollü giriş çıkışlarıyla, adeta bir varlık sembolleriydi. Ben varım ve BURADAYIM demenin, hakimiyeti ilan etmenin havalı bir yoluydu. Zira o zamanlar en havalı yol, genelde en işe yarayan yoldu.

Yine zaman geçti ve geçti ama bir şeyleri ele geçirmek için duvarlar engel olmaya devam etti. Ama artık birkaç bin yıl geçmiş, insanlar duvarların aşılmazlığı karşısında gerçekten sıkılmıştı. İşte tam o sıralar bir grup sivri akıllı patlayan siyah toza sahip cisimleri yukarıdan atmanın yolunu buldu. Buna topçu dedik. İşte o an duvarların artık sadece taş israfı olduğu andı. Hızla anlaşıldı ki artık koruma amaçlı duvarla uğraşmak faydasızdı. Nede olsa iki iç zıpır gelip patlayıcıları yukarıdan aşırtıp yine belleri bükecekti. 


Derken insanlar ürettiklerini daha çok üretmenin yolunu buldu. Bildiğin su! Altında ateşi yakınca oluşan duman daha fazla üretim yapılması için bilmemkaç işçinin işini görüyordu..Ve böylece uzun yıllar geçti görece sukunette. Tabi görece! En azından kimse birbirini dünya çapında yemedi. Bu da böyle gitti de gitti. Ama tabii her güzel şey gibi bu da bitecekti ve ilk dünya savaşı koptu. Hikayesi de vurulan bir paşa oğlu yada öyle birşeydi. 





Bu tırıvırı hikaye yüzünden beş altı yıl birbirini yiyen insanlar duvarları da unutmuştu. Devir dümdüz saldırma devriydi. Ve haliyle dümdüz de savunma. O yüzden savunma hattı adında askeri bir olay doğdu. Sağlam zırhlı kalın betonlu ve bol silahlı duvarlar yaptılar. İçlerini de oyup toprağa oturttular ki kimse saldırıp geçemesin. Fikir etkileciydi. Barbarları durduran Çin Seddinden beri böyle muazzam bir savunma hattı çekilmemişti. Ülke başarıya ulaşacak ve vahşi düşmanı daha duvara el süremeden sapır sapır dökecekti!

Etkileyici fikir, o pek barbar ve vahşi düşmanın 2. dünya savaşında bu duvarın etrafından dolaşmasıyla absürt komedi haline geldi. Anlaşıldı ki duvarlar hatlar da yararsız. Ama halen de erişimi istenmeyen çeşitli şeyler var? O zaman napıldı, en eski taktiklerden biri izlendi, yer altında derine gömüldüler. Veya en uzak dağın en yüksek tepesine çıkarıldılar. Bütün bu çabalar, iyi veya kötü - öyle yada böyle - doğru yada yanlış korumak içindi..Takdire şayan bir hırs, evet..

Devamı 2. yazıda Bugünlere gelecek ve ötesine gideceğiz. 

Paylaş

Yolgeçen